Sayfalar

Dinin Türk Toplumuna Etkisi 2. Bölüm

İL DİNİ : ANAHAN + BABAHAN DİNİ

Oğuz adına olan Toplum düzeni, Toplum içine bir ikilik soktu. Bu ikilik BARIŞ anlamına gelen İL içinde, eski Anahanlıkla yeni Babahanlığı uzlaştırmak, barışçıl yoldan bağdaştırmak sayıldı. Topluma ikilik girmişti, ama henüz biri ötekine baskı yapıp üstünlük gösteremiyordu. Belki 4 mevsim dışında aşiretin ortak yıl ortası töreni ÖKÜZ tanrı, OĞUZ töresinin kökü oldu. Kadın egemenliği ile Erkek egemenliği Çin'deki gibi zıtlık içinde sayılmadı.

"Çin sınıflamasından (Ak ve Kara) adlarıyla iki eşit olmayan tabakaya ayrılıyordu. İkinci (İl) sınıflanmasında ise; zümreler ve fertler, SAĞ ve SOL adları ile, birbirine değerce eşit ve birbirinin tamamlayıcısıdır. Bundan başka, kadın ve erkek cinsleri ak ve kara sınıflamasına değil de, SAĞ ve SOL sınıflamasına sokuldukları için, iki cins birbirinin eşiti ve tamamlayıcısıdırlar." (Keza, . 35).

İl toplumu Türk toplumunun anahancı eğilimine karşı henüz açıkça çıkmak cesaretini bulamaz. Ancak, erkeğin dıştan, zorba egemenlik eğilimini, Oğuz kutsallığının perdesi ardında kadına karşı yerleştirmekten de geri kalmaz.

Oğuz birleşiminde BOZOKLAR Sağ kolu, ÜÇOKLAR Sol kolu teşkil ettiler. İki yoldan böylece birleşerek İL'i var ederlerken, bunların tapacakları da birleşerek 7 HODAY'ı vücuda getirdiler. Bu birleşim şöyle oluyor: Sol kolu teşkil eden aşiret, eski din teşkilatını muhafaza ederek İL'e sol kol oluyor. Biliyoruz ki, eski BUDUN'ın 4 Yersu'su vardı. Bunlardan yalnız DEMİRHAN ile SUHAN kalıyor. Ama bunlar da, Oğuz'larda adlarını değiştirerek, DAĞHAN ve DENİZHAN oluyorlar.

Yersu'lar, Orta dünya gökyüzünün, yani hava küresinin oğullarıdır. Yersu'ların babasına Altay Türkleri OGAN derler. Oğuzlar ise buna GÖKHAN adını veriyorlar. İşte bu suretle, Sol kolun allahlarını (Gökhan, Dağhan, Denizhan) adındaki 3 Yersu'dan ibaret görüyoruz.

"Sağ kol ise, eski Yersu'larını atarak, bunların yerine gökcül tanrılar kabul etmiştir. Bunlar da: Gökhan, Ayhan, Yıldızhan'dır. Demek asıl biçim değişimi sağ kolu teşkil eden bu 4’te olmuştur. Sol kol, kadın dini sistemini muhafaza ettiği halde, Sağ kol bir erkek dini sistemini ibda etmiş, ve bu iki sistemin çiftleşmesinden Oğuz dini doğmuştur:" (Keza, s. 36-37).

"Kadın dini, sonradan erkek dini sistemiyle birleşerek, İl dinini vücuda getirmiştir." (Keza, s. 21). Böylece İL dini: Anahanlık'la Babahanlığın melezidir."Oğuz'larda din başkanları siyaset başkanlarından ayrı değildi. 24 Boy beyi hem siyasi, hem dini başkandılar. Bunlar Şölen'de toplanarak ellerini birlikte göğe kaldırdıkları zaman, altışları altış ve kartışları kartıştı, yani duaları dua, bedduaları beddua idi. Oğuz'ların bu 24 beyden başka, Ozan adıyla hem kahin, hem şair, hem sihirbaz olmak üzere ruhanileri de vardı. Bunlar şölen'de Oğuzname'yi okuyarak kobuz çalarlardı. " (Keza, s. 42).

İL dini de, gene Gökalp'in "BATIN" dediği, Gens = Kan teşkilatının ürünü oldu. Yalnız, Kan içine yarı kadın, yerı erkek hukuku girmişti:

"ONGUN sözcüğü, Camiüt Tevarih'e göre OYTUN sözcüğünden kök alır. OYTUN, mübarektir... Bir hayvan, bir zümrenin. Ongun'u olunca, o zümrenin kişileri o hayvanı öldüremezler, etini yiyemezler ve ona hiçbir yolda taarruz etmeyip tefe'ülen mübarek tanırlarmış." (Keza, s. 39). "Oğuz'larda Şölen adlı milli bir ziyafet vardır ki, bunda 24 Oğuz beyi hazır bulunurlar. Ama kesilen kurbanın etlerini gelişigüzel yemek olmaz. 6 oktan herbirine mensup olan beylerin ayrı Söğük (yani, yiyebileceği et kısmı) vardır." "OK'ların, ONGUN'ların SÖĞÜK'leri olduğu gibi, BOY'ların da Tamgaları vardır. Camiüt Tevarih, her BOY'un kendi hayvanlarını ve hazinesini kendine mahsusu Tamga ile işaretlediğini bildiriyor." (Keza, s. 40-41). "Yakut Türklerinde İL dini iki koldan derleşiktir. Sağ kol: DOKUZ AĞA UZA, Sol kol: SEKİZ AĞA UZA adını alır. AĞA UZA: Yakutça'da BABA SOYU anlamındadır. AYE UZA da: ANA SOYU'dur. Yeryüzündeki BATIN'lar sağda 9 ve solda 8 Batın'a ayrıldığı gibi, gökteki allahlar da, tüm buna paralel olmak üzere, gökyüzünün 9 tabakasını, yeryüzünün 8 bölgesini tutmuşlardır. Gökyüzü Sağ Kola, Yer Sol Kola karşılık gelir. Gökteki allahlara Yakutlar TANGER, yani Tanrı derler. Yerdeki allahların ise bildiğimiz YERSU'lar olduğu bellidir." (Keza, s. 43).

Görüyoruz, Şamanlık'ta allahlıkla hiç ilgisi bulunmayan erkek cins, toplumda sürünün kendisine getirdiği güç arttıkça, önce kadını taklit ederek, bir hayli erkekliğini inkar ederek, kendisini allahlar sırasına sinsice çıkartmayı becermiştir. Bu sinsi egemenliğini dokunulmaz kılmak için de, yerden göğe çıkartmış, yükseltmiştir. Kadın kahin, erkek ruhani başkan yapılmıştır: "Eski Türkler, İL dinine KOM adını verirlerdi. İL dininin din kitabına da NOM derlerdi. İL dinin ruhani reislerine KOYUN, kahinlerine KAM adını verirler." (Keza, s. 80).

Kan örgütünün bir özelliği de kapalı dünya oluşudur: "İl dinindeki ONGUN'lar da ayrı mukaddes nev'ileri gösterir. Bu nev'ilerden her biri, ayrı bir alem olduğu için, diğerleri için kapalı gibi idi. Binaenaleyh, her biri kendini İç sayarak, öteki nev'ie DIŞ adını verir. Mesela, şimdiki tarikatlar gibi." "La-kutsi mefhumu olmamakla beraber, DIŞ İL, bir nev'i kutsiliğe nazaran la-kutsidir." (Keza, s. 79)

İl dini'nin ANAHANLIK toplumundan BABAHANLIK toplumuna geçit basamağı olduğunu gösteren gelişimler saymakla bitmez. Örneğin, İl dini'indeki Gök dünya ötesindeki erişilmez gökyüzü değil, içinde yaşanılan atmosferdi: "Yersuların babası olan Ogan, arzın göbeğinde otururdu. Bunun Oğuz'larda müradifi olan Gökhan'dan mürad Kürre'i havalyye idi, asıl sema değildi." (Keza, s. 79)."Yukarı sema'yı il dini ilkin 3 kat saydı. Oğuz'un sağ Kolu 3 oktan derleşik olduğu için, yukarıki sema'nın da 3 kat olması tabii idi." "Orta dünya'nın bölgeleri önce 4 iken, sonra 8, daha sonra 17 oldu." "Bilahare bunlar da AK ve KARA cinsleriyle ayrıldılar: O zaman AK olanlar YUKARI YÜKSEK, ve KARA olanlar AŞAĞKİ GÖK'ün hükümüne uydular." (Keza, s. 80).

Erkek, Toplumda egemen olmaya başlayınca, Tanrılar arasına da erkekler katılmıştır. Bu katılışı Z. Gökalp şöyle açıklıyor: "Böyle bir zamanda (Batınların hususi vicdanların ikinci dereceye düşmüş), halkın arasından bir evliya zuhur ederek, mensup olduğu halkın kollektif vicdanını şiddetle duymaya başladı. Bu kollektif vicdan, daha yüce bir allah sembolü altında tecelli etti. Daha yüce sema'dan başka ne olabilir? O halde, bu yeni allah, TANRI yani GÖK adını aldı. Eski allahlar, adlarının da delalet ettiği gibi, HAKİ (yercil) idiler... şimdi, Batın ülküsünden daha yüksek bir ülkü, Barış ülküsü (bir halkın aşiretleri ve batınları arasında kan dökülmemesi ülküsü)doğuyordu. Bu ülkü doğunca, İl dini de kendi kendine biçimlendi..Bu ülküyü ilk duyana TANRI KUTU ünvanı verildi. Bu zat,Barış dinini kurmaya ve bunu gerektiren Devlet teşkilatını vücuda getirmeye kendini memur ve mepus biliyordu. Hükümdarlara TANRI KUTU KİN YÜZ denildiğini Deginyi yazıyor. TANRI KUTU: Allahın gölgesi, Allahın ruhu anlamlarındadır. KİN YÜZ ise: Geniş yüzlü demektir. Cengiz sözcüğünün, Moğollarca bu deyimden değişik olması muhtemeldir." (Keza, s. 46-47).

"TANRl: Bir dünyaların allahı değildi. Belki bir Türk Uruğunun kavm'ı ilahı (tanrıcıl) idi. Hakan'ın da Tanrı tarafından gönderildiği Orkhon kitabesinden anlaşılıyor: "Fakat, yukarıda Türk tanrısı ve mübarek Türk Yersuları şöyle yaptılar: Türk budunu yok olmasın diye, yeniden bir Budun olsun diye, babam il besleyici Hakan ile anam İl bilici hatunu yükselttiler, göğün tepesinde tutup yukarı çıkarttılar." (Orhon kitabesi, s.100-101; Z. Gökalp: Türk Töresi, s: 47).

Erkek: Sürü sahibi olarak "İL BESLEYİCİ", ama kadın da: Geleneksel Anahan olarak "İL - BİLİCİ" durumundadır. Kadın - Erkek dengesi: İL - BARIŞ ve birlik getirmiştir. Oğuz onun sembolüdür: Kişi veya Allah olmaktan ziyade: "Bir Türk Uruğunun" sembolüdür.Osmanlı Padişahlarının hem siyaset, hem din başkanı (Halife) oluşları üzerine, "Zıllül lahü fıl erz" (tanrının yeryüzündeki gölgesi) oluşları da, böylece Türklerde (Töreli insanlarda) İL = Sosyal barış dininden kalma bir deyimdir.

Tekrar edelim: İl toplumu gibi, İl dininde de: henüz Babanın diktatörlüğü yoktur. Anahanla eşitlik vardır. Aile ARDIÇ ağacı ile, Kadın ÇAM (FUSUK) ağacı ile, Erkek HOŞ ağacı ile sembollüdür. Tören: Hoş ormanında yapılır, ve Çam yerin göbeğinde bulunur. Ama yücelikte birdirler:

"Tarih'i Cihanküşa, Uygur evlerinde duvara çizilmiş bir "Mel'un ağaç" bulunduğunu anar. Altay Türkleri, erkek dinine mahsus erkekcil törenleri yalnız Hoş ağacının ormanlarında yaparlar. Yine Altay Türkleri için, arzın merkezinde Yersuların başkanı olan Oğan'ın makamında 6'ncı göke kadar yükselmiş bir Çam ağacı vardır. Bu ağacın yüksekliği Ogan'ın 16.ncı gökte yerleşik bulunan BAYÜLKEN'e eşitliğini gösterir... Hoş ağacının (eski Türklerde adı: Sumu) erkek, Çam ağacının (eski Türklerde: Fusuk) dişi olduğu sanılır. Mahmud'u kaşgari'ye göre Fusuk kadın adlarındandır. " (Z.Gökalp: Türk töresi, s. 24-25).

İLHANLIK DİNİ : BABAHAN DİNİ

Şamanlıkta ve İl dininde bulunmayan iki zıt kutup, birdenbire İlhanlık dininde görülür. Daha doğrusu, İlhanlık dini, o zamana dek toplum ve tabiatta hep eşit sayılan şeylerin birbirlerine zıtlaşması ile bu zıtlığın gökyüzüne aksetmesi yüzünden doğdu. Toplum içinde zıtlık belirince: Onu yatıştıracak AHLAK kuralları gerekti. İnsanlar artık, sağından-solundan özel bekçilerle kollandı. O zamana dek, her yer bu dünya cenneti iken, bundan böyle: Mükafat-Ceza bu dünyada nasıl icat edildiyse, öbür dünyada da:Cennet-Cehennem icat edildi:

Mükafat ve mücazat allahlarının iki tabakaya ayrılmasından, ilhanlık dini vücuda gelir. İl dinine SİYASAL SİSTEM denilebileceği gibi, İllhanlık dinine de AHLAK SİSTEMİ adı verilebilir. Çünkü Ahlak görevlerinin müeyyidesi bu allahların faaliyetleridir...Altay Türklerine göre, bir çocuk dünyaya geleceği zaman, Bayülken oğlu Yayık'ı bu işe memur eder. Memur, süt gölünden bir damla alarak, bununla çocuğun ruhunu yaratır. Yedeğindeki meleklerden bir Yayucu'yu,sevaplarını yazmak üzere bu çocuğa tahsis eder. Bir çocuğun dünyaya geldiğini haber alınca, derhal Erlik Han da bir Körmöz gönderir. Birincisi çocuğun sağında, ikincisi solunda durur. Birincisi sevaplarını, ikincisi günahlarını yazar. Bu iki melek, o adamı ölünceye dek takip ederler. Ölünce, körmüz derhal bu adamın ruhunu kaparak yeraltına götürür. Erlik Han, yeraltındaki Semada siyah bir taht üzerine oturmuştur.Onun daha altındaki katta kazırgan adlı Cehennem vardır. Burada bir kazanın içinde erimiş katran kaynamaktadır. Körmöz, ruhun günahkar olduğunu ispatlarsa, onun emrile bu ruhu kazana atar. Ancak, Yayucu da ruhu yalnız bırakmamış, beraber gelmiştir. Erlik Han'ın mahkemesinde, ölenin sevaplarını sayarak hukukunu savunur. Eğer, sevabı günahından daha çoksa, kazana atılmasına engel olur.

Kazan adaletli olduğu için, ruh onun içinde ancak günahı derecesinde yanar... Günahı azca ise, gözleri, yüzü dışarıda kalır. Çokça ise, yalnız tepesi dışarıda kalır. Kimisi büsbütün batar. Fakat, günahı kadar yandıktan sonra, yine yukarı doğru çıkmaya başlar.

Üçüncü gökte, Cennette yaşıyan Aktu'lar arasında bunların dedeleri ve nineleri vardır. Bunlar, kendi döllerinin ıztırap çekmesine ilgisiz kalamazlar. Mensup oldukları Oğuş'un koruyucusu olan allaha başvururlar. Ölen ruhlar, Cennette de, dünyadaki Boy'lar, Oğuş'lar, Kol'lar, ve İl'lerden derleşik sosyal teşkilat halinde yaşarlar. Bunlar, yerdeki dölleriyle, koruyucuları olan Allahlar arrasında sefaatçilik yaparlar. Allahlar, Yayık aracılığı ile Yayucu'yu sıkıştırırlar. Yayucu bu adamın günahı kadar yanmasını beklemiye mecburdur. Çünkü, cezasını tüm çekmedikçe başı katrandan dışarıya çıkmaz. Baş meydana çıkınca, Yayucu, tepesindeki saçtan tutarak ruhu dışarıya çıkarır. (Eski Türklerin tepelerindeki bir tutam saç bırakmaları bunun içindir.)

"Eski Toplumların hemen hepsinde Ruh vücudun biçiminde tasavvur edilirdi: Dolayısıyle, ruh'un da sahibi gibi saçlı olmasına şaşmamalıdır. Yayucu, ruhu ele geçirince, uçarak 3'üncü kat gökteki Cennete, yani, AK'a getirir. Oradaki Aktu'lardan akrabaları çevresine toplanırlar. Kendisine ziyafet çekerler. Cennetin yanında Sütgölü adındaki bir göl vardır. Suyu Kevser kadar tatlıdır. Yine o civarda Sürve dağı vardır. Gölde altın sandallarla seyahat ederler."

"Orhon Kitabesi'nde, mükafat allahına UZAGÖK Tanrı (yani yukarıdaki Gök Tanrı), Mücazat allahına ASRA YAĞIZ Tanrı (yani aşağıdaki kara Tanrı) adları veriliyor. Yakut mükafat tanrıları arasında bir Dişitanrı vardır ki, adı Ayzıt'tır. Ayzıt, Keldan'lıların Istarta'sı ve Yunanlıların Afrodit = Venüs'ü gibi doğruculuk ve güzellik tanrıçası olduğu halde, onlar gibi ismetin düşmanı değildir." "Türklerde törenler ak ve kara çeşitlidir: Ak'lara yaz töreni, kara'lara kış töreni denir. Hatta yaz törenini yürüten ak Şaman'a Yakutça'da: Sa-yınki, yani Yazınki adı verilir." (Keza, s. 53-55).

Böylece, zorbalaşan babahan, toplumdaki egemenliğini tesadüfe bırakmaz. Anahana açıkça saldırmazsa bile, her insanı doğduğu günden, öldükten sonraya dek, sağlı sollu nöbetçiler altında omuzlarından yakalayıp güder. İlhanlık dini sırasında, Türk toplumunun, yakındoğu medeniyetiyle, masal biçiminde de olsa teması kurulmuştur. Irak inançlar'ının müslümanlığa yankılanan "Münkir - Nekir"i: Yayucu-Körmöz adıyla, "Cennet-Cehennem"i: Ak - kara adıyla Türk toplumuna işlemiştir. Türk illerinde bulunmayan katran kazanları (ka-zırganlar)dan Istarte - Ayzıt'a dek bütün Medeniyet sembolleri Türk toplumu içine sürülmüştür. Bu bakımdan İlhanlık dini, Türk toplumunun kendi iç gelişimini çabuklaştırıp paraleline alan dış etkilerle çok ilgilidir.